Farklı olmanın cezası sabittir!

Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbirşeyin... ne güzel!

Yatarsın, uyursun hiçbirşey düşünmeden... sananedir senden gerisi?

Yapabilseydim gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime, kulaklarımı tıkamak duyduklarıma... öyle yaşayıp giderdim bende duymadan, görmeden, bilmeden!

8 Şubat 2010 Pazartesi

Bir başlık gelmedi aklıma bu yazı için

Pazar günü oğlene kadar uyumak yapılacak en yanlış hareketlerden biri. Gece cin kesiliyor insan. Pazartesi, ilk iş günü insanlar dinlenmiş, yenilenmiş, pırıl pırıl başlaken haftaya ben dökülmüş, adapte olamamış, uykusuzluktan gözleri yüzü şişmiş, mutsuz mu mutsuz bir görüntüyle gidiyorum işe. Yanlış arkadaşım yanlış! Ne yanlışı? İt gibi gezdim işte yine... Uyudum doya doya üstelik sevdiceğimle :)

Sevdiceğim dedim de... uykuda tutmamışken henüz eteğimde dökecek ne çok taşım birikmiş. Dökeyim şöyle doya doya gece yarısına bir dakika kala.

2 hafta önce kadardı sanırım. Gökhan bir müzik yarışmasına katıldı. Üniversiteden bir arkadaşı "Miller Music Factory" adında Miller' ın düzenlediği bir müzik yarışmasına katılmış. (bkz. http://www.millermusicworld.com/) Neyse bu arkadaşımız finale kadar getirmiş işi. Gitaristi son anda gelemeyince Gökhan' ı arayarak kendisinden çalmasını rica etmiş. Gökhan' da kabul etmiş. 3 gün boyunca bir otelde kalarak eğitimler aldılar, hazırlandılar. Tam da Gökhan gitardan artık iyice soğudum deyip herşeyi çöpe atarken ve benim elimden birşey gelmezken oldu bu olay. Çok ta güzel oldu. Yeniden gitar çalıyor. Çok ta güzel çalıyor. Vallahi konuya aşkmeşk karıştırmadan söylüyorum, sanata azcık değer verilse şu ülkede ne güzel şeyler dinleyeceğiz. Ama dinleyemediklerimizden, sandıklara saklanan besteleri var benim sevgilimin de. Ne olur sararıp solmasına izin verme Allah' ım! Neyse lafı uzatmayayım. Yarışmada altenatif rock kategorisinde 3.oldular. :( Zaten 3 grup yarışıyordu. Ama haksızlık bu dedim yine! Evet içimdeki Calimero isyan etti. Birincilik olmasa bile ikincilik haklarıydı. Sahnede ses sistemi error verdi. Gitarlar duyulmadı. Bazen vokal duyulmadı. Şarkı güzel miydi? Ben pek sevmedim. (bkz. http://www.millermusicworld.com/miller.php#/userProfile.php?u=106077) Kuş kalpli kadın... pek olmamış be isimde pek bi itici. Şahsen ben bile yarışmaya kadar kuş kafalı kadın, kuş beyinli kadın deyip şarkının adını bir türlü diyemedim. Doyduk be artık böyle benzetmelere!

Neyse tüm bunlar yetmzemiş gibi sevgili grup üyeleri de pek bir ruhsuzdular sahnede. Grubun vokalisti ve bu işe asıl gönül veren kişi sahneye çıkana kadar ilgisizdi. Gökhan kalkıp gidiyor yanımda kuliste beklememiz gerekiyor, şöyle olması gerekiyor diye adamın olayla ilgisi yok. Ama Gökhan' ı pek bir takdir ettim. Ne çok pek bir diyorum yahu ben! Aferin dedim içimden belki de bin defa o gece. Sonuna kadar sorumluluk içinde davrandı. Sahneye çıktı, o şarkıyı bile hissederek çaldı. Müzik yaptı. Severek orada olduğunu gösterdi. Kaçıncı olmalarından daha önemlisi gönlümün birincisi oldu. Evet dedim bir kez daha "Benimle evlenir misin?" sorusuna.  Bu adam bir işe kolları sıvadıysa ya adam gibi yapar, ya da hiç bulaşmaz.

Nişan yüzüklerimi unutup duruyorum sağda solda... Birileri bulup getiriyor, yüzüğünü unutmuşun diye. Gökhan madem unutuyorsun takma dedi bugün. En azından sadece alyansını tak, tektaşını sakla. Ne havalı bir söz ya şu tektaş :) Kötü olmasın, kaybolmasın diye ilk zamanlarda takmıyordum sahiden. Sonra dedim ki kendi kendime ulan bu ne perhiz, ne lahana turşusu! Sen değil misin, ölüm var ölüm diyen. Saklama hiçbirşeyi gönlünce kullan, tadını çıkart diyen. Aldım taktım parmağıma. Kaybedersem birgün ühü ühü diye gelir burada sızlarım altıüstü. Ama ya hiç takmadan ben kaybolursam ya da Gökhan' ı kaybedersem....

Son zamanlarda bitmeyen depresyonumla en çok ta Gökhan uğraşır oldu. Bağırıp çağırmalar, herşeye alınmalar, binbir burun bükmeler ( bu da ne demekse) ve sürekli bir yalnızlık hali. Çakal kaçar mı ondan? Farketti tabii. Yanıma görev gibi geliyorsun diye lafı da koydu. Bu noktada kızdığım ne? Tam ben hatamı anladım deyip, düzelteyim kendimi artık deyip binbir zahmetle topladığım kafadan çıkan ışıltıları dağıtırken başlıyor bizimki söylenmeye. Yumuşadım ya bastır Gökhan' ım bastır! Ulan zaten farketmişim, bir çabam var değil mi? Niye şimdi? Söyleyeydin ya vakti zamanında. Yok bu da böyle demekki. Neyse demem o ki ben bu adamı seviyorum. Yanında mutlu olmayı özlemişim. Bugün onu farkettim. Kilo falan da aldı pek bi yakışıklı oldu hınzır :) Allah' ım sen ayırma tü tü maşallah.... Dün bana öyle bir tavır koydu ki öyle buz gibi baktı ki yüzüme onu kaybedebileceğimi hatırladım. Bazı duygular gerçekten keskin oluyor.

Son okuduğum kitapta yazar kitabın sonunda ölümün en büyük öğretici olduğunu anlatıyor. (Ahmet Ümit-Patasana) Tabi bence yöntem hastalıklıydı. Saçmaydı ama kitap güzeldi. Ahmet Ümit kitaplarını seviyorum.

Haftasonu 2 kitap aldım.
Ben Gidiyorum - Jean Echenoz
Cehenneme Övgü - Gündüz Vassaf

Bir kitapta hediye aldım. Küçük Prens :)
Keyifle okunası, okundukça okunası bir kitap. Ben çok sevdim. Fırsat bulduğumda alıntıları paylaşacağım.

Bir de alıntılarını paylaşacağım tavsiye edeceğim bir kitap daha var.
Kayıp Gül - Serdar Özkan

Benden bu kadar... uyumayı deneyeyim.

0 yorum: