Farklı olmanın cezası sabittir!

Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbirşeyin... ne güzel!

Yatarsın, uyursun hiçbirşey düşünmeden... sananedir senden gerisi?

Yapabilseydim gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime, kulaklarımı tıkamak duyduklarıma... öyle yaşayıp giderdim bende duymadan, görmeden, bilmeden!

20 Kasım 2009 Cuma

Orada kimse var mı?

Selam Ey Sevgili Okuyucu...
Okuyan var mı yazdıklarımı merak ediyorum.
Ey ahali! Varsa içinizde denk gelip okuyan bir ses versin, mutlu etsin, merakımı gidersin :)

Sizde de var mıdır? Bazı günlerde herşeyi sorgulama, herşeye bir kulp takma, bir mutsuzluk hali, bir huysuzluk saçmalaması, ruhunuzda gezinen vesveseler vs.vs. Bazen de dünyayı kurtaracakmış gibi hissetme, şiddetle bir şeyler yapma hissiyatı, ressam mı olsam müzisyen mi yoksa fotoğrafçı ya da takı tasarımcısı... Sağlıklı beslensem, düzenli uyusam, spor yapsam, naylon poşet kullanmasam, yoksullara yardım etsem, huzurevlerini gezsem, bir sokak köpeği edinsem vs.vs. Merakla internette ilgili sayfaları okumak, anlık birkaç şey denemek ve sonra unutup gitmek... Bazen görüyorum, tanıklık ediyorum. Adam taa küçükken bilmiş ne istediğini. Çalışmış, uğraşmış, yapmış, başarmış. Hep gıptayla bakmışımdır öylelerine. Vay be! Helal sana! Bu yazı yazma hevesi de böyle bir anımdan geliyor, biraz da içimdekileri çemkirme isteği tabi.

İçimde tutamam. Yok anlatmalıyım bir şekilde! Bağırıp çağırmalıyım, kendi kendime de olsa ağız dolusu kötü sözler söyleyip, tehditler küfürler savurmalıyım. İşte o anlardan birinde başladı. İlk çemkirdiğim talihli sevdiceğim, gözbebeğimdi. Hainlik yaptıydı. Terkedip gitmeye kalktıydı. Bu arada 23 Ekim' de nişanlandık. Evet artık bir halkam var. Her baktığımda parmağıma sevdiceğimi düşünüp, güvenle gülümsediğim. Güzel şeyler bunlar.

Kış geliyor. Pek sevmem kendisini. Yazdır benim mevsimim. Bir atlet bir jean ayağına da taktın mı sandaletleri her yer kafeterya her yer eğlencelik. Tatil heyecanı içinde. Herkes sanki daha bir gülüyor gibi. Ya da bana öyle geliyor. Kişi kendinden bilirmiş ya... Olabilir. Akşamları sahil yürüyüşleri, bir çay bahçesi sohbeti, yaz konserleri, İstanbul boş, trafik yok, gece yarılarına kadar sokaklar cıvıl cıvıl, bizim Elm sokağı bile. Camlar açık, mis gibi hava, çiçekler, böcekler. Bir çay demlersin, atarsın bir sandalye balkona, minik radyo cam kenarında, bir kitap elinde ohh değmeyin keyfime. Özledim daha şimdiden seni yaz! Ama tuhaftır ki kışı özlemiş gibi olduğumu da hissettim ilk defa bu sene. Gariptir. Geçmişte kalan hüzünlü anları hatırlamayı severim ben. Bu sene de kışı düşündükçe öyle bir duygu geldi geçti yüreciğimden. Kış nedense bana hüzünlü geliyor. Yağmurdan mı havanın renginden mi? Yağmurda uyumak ta ne güzeldir, soğukta evde pineklemek, film izlemek, sinemaya gitmek, tiyatrolar, aralarda titreyerek sigara tüttürmek, bir fincan kahve, mandalina, portakal...

Sanırım amaç yeter ki yaşamak olsun. Pek bir klasik olacak ama her an her mevsim güzel!

Klasik müziğe bayılıyorum son bir iki yıldır. Masaja gitmek istiyorum. İtalya' yı ve Barcelona' yı görmek istiyorum. Mutfağım olsun istiyorum. Daha çok yaşamak istiyorum. İşe gitmekten pek keyif almıyorum. Orada ki birçok kişiyi komik buluyorum. Uyumak istiyorum.

Dün akşam bir video izledim. ABD'deki Carnegie Mellon Üniversitesi'nin Ölümcül Kanser Hastası Olan Öğretim Üyelerinden Prof. Randy Pausch'un son dersi.


Yaşamak güzel şey be! Hakkını vermek lazım...

İyi geceler