Farklı olmanın cezası sabittir!

Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbirşeyin... ne güzel!

Yatarsın, uyursun hiçbirşey düşünmeden... sananedir senden gerisi?

Yapabilseydim gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime, kulaklarımı tıkamak duyduklarıma... öyle yaşayıp giderdim bende duymadan, görmeden, bilmeden!

13 Nisan 2009 Pazartesi

Vazgeçildiniz.Tebrik ederiz.


Kadın milleti bekler. İster. Umar.Diler.Söyler.Erkekler kendi aralarında bu beşliye “dırdır” diyorlar.
Söylerler diye. İstediklerini, beklediklerini ifade ederler diye. Tabii ufak bir sorun var. İfade etmezler tek. İfade edip dururlar! Tekrar tekrar. Çünkü erkeklerin kulakları deliktir. Birinden girer diğerinden çıkar.
Sevgililer gününde bir tane kulak tıkacı hediye etmeli onlara. Tek, bir tane. :)
Yok ama, siz kadına karşı üç maymunu oynamayı seçiyorsunuz. Görmüyorum, duymuyorum, bilmiyorum. En güvenlisi. Hiiiçç bulaşmayayım daha iyi. Maymun başınıza iş açar da haberiniz olmaz biliyor musunuz?Bu suskunluk hiç hayra alamet değildir ilişkilerde. Karşı suskunluk olarak yansır size ki işte buna kabullenmek diyoruz. Ama neyi? Onlar size dırdır ederken siz aslında artı hanedesiniz. Dıştan dışa dertlerini derken, içlerini dökerken hâlâ “muhatapsınız” ki bu iyi bir şey. Size dönük biri var karşınızda. Bu, bu demek.
Hepiniz çizdiğim robot resme uymuyorsunuz elbet. Bazılarınızın elleri yok.
Üç maymuncu değilsiniz. Duymuşsunuzdur, görmüşsünüzdür, bilmişsinizdir, yetmemiş anlamışsınızdır. Hem onu hem de kendinizi paylaşmışsınızdır. Kaybetmeden kazanmışsınızdır size dönük yüzü.
Sizi kutluyor “alkış!” diyoruz. Kesmiyor, yıldızlı pekiyi veriyoruz.Amma ve lâkin bazen “ihtiyaç sahibi” sizi olduğunuz gibi kabul etmiş olur hani. Her şeyinizle hâlâ aynı olmanıza rağmen. Öbek öbek duygusal boşluklara rağmen, artık söylese de duymamanıza rağmen kabullenmiştir ya hani.
Ama bu kabullenişin sonucu nedir acep?Hiç buna mesai harcamışlığınız var mı?Aranızdaki mesafeden görebiliyor musunuz onu? Seçebiliyor musunuz yüzünü? Size artık anlatmıyor. Sizden hiç bir şey beklemiyor, istemiyor. Farkında mısınız?
Umurunuz da mı?Öyle bir duvar örmüşsünüz ki önünüze, üstünde koca harflerle “yaklaşma çarparsın” yazıyor!
E o da yaklaşmıyor zaten, deli mi?Ee ne oldu?
İkinizde de bir huzur bir huzur. Ne soran var, ne isteyen, ne bekleyen..Oh..Bu sizin rahatlığınız, sizin tarafınızdan görülenler. Kadın artık paylaşamadıkları, anlatamadıkları, içinde patlattığı öfkeleri, kırıla kırıla kırılacak yeri kalmamış haliyle karşınızda duruyor.
Sessiz. Sakin. Kabullenmiş.
Önceden neydi o öyle, hem kendisiyle didişiyor, hem sizinle.. Aaa... Sus şöyle işte..
Ne huzurluyuz. Ne sorunsuzuz. Hiç kavga etmiyoruz artık aman da ne güzel. Hı hı. Çok güzel.Sizin o güzel diye gördüğünüz huzur aslında ne biliyor musunuz? Hiçlik.Yokluk.İçi boş bir huzur. İçi boş bir sukunet. Boş. Tükenmiş. Aşınmış. Duygularından sıyrılmış. Ruhen kilometrelerce uzakta. Ama figür olarak orada. Olmak zorunda olduğu kadar. O zorunluluk –herkese göre değişen- her ne ise?- ortadan kalkınca o figür de yok olacak söyleyeyim...
Siz de arkasından bakakalacaksınız. “Aaa niye her şey güllük gülistanlıktı, ne oldu ki şimdi?Ne olmadı ki mirim?Kafanızı, gömdüğünüz kumdan çıkarabilseydiniz, görecektiniz ne olduğunu. O kabullendikçe, siz rahatladınız. O sustukça, sorun çözüldü sandınız. Dokunsaydınız, bilmeye gönüllü olsaydınız ortaya dökülüp saçılacaklarla uğraşmak zor gelirdi size.
Netekim hiiiçç elleşmediniz. Bıraktınız dağınık kaldı.Susmak kabullenmekti.Kabullenmek vazgeçiş.Bilmediniz.Bilemediniz.Bilmek istemediniz. Üstelik vazgeçisi görmenize, duymanıza rağmen sahiplenip geri dönüşe çeviremediniz.

Üstünüze bile alınmadınız. Bu da sizin seçiminiz.

Vazgeçildiniz.
Tebrik ederiz.
Giden gitti.

Geçmiş olsun.

(yazan bilinmiyor)

0 yorum: