Ben bu evlilik mevzusundan hazetmedim. Aylar sonra bloga yazdıracak kadar zor durumdayım. Hayatında zaten birsürü sorunun var, evlilik bunlara yenilerini eklemekten başka bir boka yaramıyor. Hiç umrunda olmayan şeyler hayatının odağı oluyor. Yemek yapman lazım mesela, hiç keyifli değil. Benim mutfağım, benim tencerem, hayatımın adamına yemekler pişiriyorum falan yok öyle bir şey. Mütemadiyen yaptıklarım kötü oluyor zaten, hayatımın beyaz atlısıda olsun senin elinden zehir olsa yine de yerim demiyor tabi.. Bu ne be kadın der gibi yüzüme bakıp, kalkıyor sofradan. Aç kalıyor, sonra bana kızıyor. Ben bir bok yapamıyorum. Elimden gelenin en iyisi bu diyorum anlamıyor. Saçmasapan, boktan bir durum. Ütü denen bir hadise var bir kere. Hayatımı ızdıraba çevirdi. Ütülüyorsun, bir kere giyiliyor, yine kirleniyor, yıkanıyor ve yine ütü... İğrenç şeyler bunlar ya. Yaptığın her şey görevin olarak göründüğü için zaten önemi yok. Öyle 2 gönül bir olunca samanlık ütü falan yapmıyormuş yani.
Hayatım böyle geçecek diye düşündüğümde kendimi alkola verip, zırıl zırıl ağlamak istiyorum. Şaka olmalı, ne olur şaka olsun. Elimde olsa çığlığı basıp, ayaklarım popomda kaçıp giderim. Abi sürekli bir şey yapmak zorundayım. Televizyon izlemek istiyorum. Birkaç saat bilgisayar başında kalmak istiyorum. Bir şey düşünmeden yaymak istiyorum. Annemi geri istiyorum. Yemek yapmak istemiyorum ben zaten akşam yemeği yemesemde oluyor. Ütü yapmak istemiyorum. Yer silmek istemiyorum. Hiçbirşey yetişmiyor. Çok yoruluyorum. Ben evlenmek istemiyormuşum. Alışırsın diyorlar. Bu saçmalıklara alışmakta istemiyorum. Tam aptalım ben! Benim çocuk sahibi olmak gibi bir beklentim, hayalim yok hatta mümkünse hiç olmayabilir. O zaman bok vardı evlendim. Ne yaptım ben! Dün gece de uyuyamadım sinirden. Ne yapacağım ben sadece 1 ay oldu üstelik.... Bu ne biçim son böyle?