Farklı olmanın cezası sabittir!

Oysa ne güzeldir hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbirşeyin... ne güzel!

Yatarsın, uyursun hiçbirşey düşünmeden... sananedir senden gerisi?

Yapabilseydim gözlerimi kapatmak isterdim gördüklerime, kulaklarımı tıkamak duyduklarıma... öyle yaşayıp giderdim bende duymadan, görmeden, bilmeden!

22 Nisan 2010 Perşembe

Tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız! C.B.

Hiçbirşey ummuyorsan hayattan özgürsün.

“Bir umuttur yaşatan insanı” sözü palavradır.

“Bir umuttur korkaklaştıran insanı” aslı budur!

Hiçbir beklentin yoksa kimseden, özgürsün.

Kaybetmekten korkmuyorsan kıç yalamak zorunda kalmazsın.

Yalnızlıkla barışıksan, kaybetmekten korkmazsın.

Bukowski okumak özgür hissettiriyor kendimi.

Beynimdeki kargaşa okudukça bitiyor, uğultular susuyor.

Başka türlü yaşamanında mümkün olduğunu görüyorum.

Çocukça seviniyorum. Gaza geliyorum. Gidebileceğime inanıyorum.

Kişilikli bir sokak köpeği olabileceğimi hayal ediyorum.

Açlıktan, çıplak kalmaktan korkmayacaksın.

Bukowski diyor ki;

“Yaşam beni dehşete düşürüyor. Yemek, uyumak ve çıplak dolaşmamak için insanın yapmak zorunda kaldıkları ürkütücüydü. Bende yatakta kalıp içiyordum. İçtiğin zaman dünya yine oradaydı, kaybolmuyordu ama boğazına sarılmıyordu en azından.”

Özgür olmak, haftanın 5 günü yapmak istediğin herşeyden vazgeçip, düşünmekten dahi kendini alıkoyup, çişe gittiğin vakitleri hesaplayıp gece yatağa girip ayaklarını uzatmak değil.

Özgür olmak, haftanın 5 günü 3 kuruşa nefret ettiğin bir sürü insanla dipdibe yaşayıp, zoraki gülücükler saçıp, renklerinden arınmaya çalışarak 2 günü beklemek değil.

Özgür olmak, insanların seni sevmesi uğruna sevmediğin herşeyi yapmak, iğrendiğin birşeye "ah çok güzel olmuş" demek değil.

Benim bir sorunum var “İnsanlardan hoşlanmıyorum, samimiyetle söylüyorum tümünden olmasa bile büyük çoğunluktan hoşlanmıyorum.”

Kötü oldukları için değil, zavallı oldukları için değil. Hepsini anlayabilirim. Hepsine mazaretler bulup, anlayışla karşılayabilirim. Hoşlanmıyorum. Bu benimle alakalı.

Ne hastalıklı bir duygu değil mi? Bence değil işte. Bence çok doğal, olağan.

Hayır okuduğum kitabın etkisinde kalıp, birşeyler yazmıyorum. Dedim ya beynimin içini kemiren sürüngenler vardı, hepsini biliyordum, hepsiyle konuşuyordum. Ancak bunları bana söylemeye başladıkları vakit kabul etmiyor, kaçıyor, uyuyor, birşeyler yapıyordum. Sevgili canım Bukowski bunları yazarak korkacak birşey olmadığını gösteriyor bana. Kendimi kabullenmemi, sürüngenlerimle barışmamı sağlıyor. Sürüngenlerim vızıldayan bok sineklerimi hüp yapıp yutuyor. Vızıltılar bitiyor. Derin bir nefes alıyorum. Teşekkür ediyorum herşeye. Teşekkür ederim kendisine. Bitli kafasını, sigara kokan ellerini, şarap kokan ağzını sevgiyle öpüyorum.

19 Nisan 2010 Pazartesi

BİR HAZİN HÜRRİYET

Azimli olmadığım doğru ama azimli olmayan insanların da yaşayabilecekleri bir yer olmalıydı,mevcut yerlerden daha iyi bir yeri kastediyorum.

Sabahın altı buçuğundabir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla,giyin,zorla bişeyler atıştır,sıç,işe,diş fırçala,saç tara,başka birine büyük paralar kazandırmak ve sana tanınan fırsat için müteşekkir olmak için berbat trafiğin içine dal.Nasıl razı olunur böyle bir yaşama?
Charles BUKOWSKI




BİR HAZİN HÜRRİYET


Satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan
yoğurursun
bütün nimetlerin hamurunu.
Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı
Karun etmek hürriyetiyle hürsün!


Sen doğar doğmaz dikilirler tepene,
işler ömrün boyunca durup dinlenmeden yalan
değirmenleri,
büyük hürriyetinle parmağın şakağında düşünürsün vicdan
hürriyetiyle hürsün!


Başın ensenden kesik gibi düşük,
kolların iki yanında upuzun,
büyük hürriyetinle dolaşıp durursun,
işsiz kalmak hürriyetiyle hürsün!


En yakın insanınmış gibi verirsin memleketini, günün birinde, mesela,
Amerika'ya ciro ederler onu seni de büyük hürriyetinle beraber,
hava üssü olmak hürriyetiyle hürsün!


Yapışır yakana kopası elleri Valstrit'in, günün birinde, diyelim ki,
Kore'ye gönderilebilirsin, büyük hürriyetinle bir çukura
doldurulabilirsin, meçhul asker olmak hürriyetiyle hürsün!


Bir alet, bir sayı, bir vesile gibi değil insan gibi yaşamalıyız dersin,
büyük hürriyetinle basarlar kelepçeyi,
yakalanmak, hapse girmek, hatta asılmak hürriyetinle
hürsün


Ne demir, ne tahta, ne tül perde var hayatında, hürriyeti seçmene lüzum yok
hürsün.


Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.


Nazım Hikmet-1951


Bırak işi gücü, satma daha fazla hayatını 3 kuruşa diyor kör şeytan.
Bırak git herşeyi, evlilikmiş, annenmiş babanmış, elalem ne dermiş satma daha fazla hayallerini 3 kuruşa diyor kör şeytan.
Hayal mi kaldı elde avuçta!
3 kuruş hatrına maskara olduk,
3 kuruş uğruna yaşlandık, hasta olduk, kendimizden vazgeçtik!


Sonra bir ses nereye gidiyorsun diyor?
Köklerinle bağlısın sen buraya
Görünmeyen köklerinle
Geliyorlar üstüne üstüne de
Görüyorsun basacaklar ezecekler
Yine de kaçamıyorsun
Köklerinle bağlısın bu çorak toprağa
Yine de vatanım falan demiyorum
Tıkanıyorum
Ölüyorum yavaş yavaş
Kimse görmüyor
Başa çıkamadığım için
Diğerleri gibi çirkinleşip, iğrençleşemediğim için
Güçsüzsün diyorlar
Varsın desinler
Söylemem derdimi kimseye
Can dediğim bile anlamadıktan sonra


Yine burnumun direği sızımsızım sızlıyor
Yine kapatsam gözlerimi damlayacaklar yanaklarımdan aşağıya yaşlar
Islanacak yüzüm,


Ne tuhaf önceden mektup yazardık
Gözyaşı olmadığında su damlatırdım
Severdim mürekkebin dağılmasını
Hayal ederdim karşı tarafta yaratacağı vicdan azabını
Hoşuma giderdi ezikliğim
Şimdi mektup bile yok hayatımızda
Ekrana damlatacağım suları

 Dostum dostum güzel dostum
Bu ne beter çizgidir bu
Bu ne çıldırtan denge
Yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe


Öyle bir yerdeyim ki...

Bir adım atsam öleceğim
Kalırsam yanıyorum
Ne güzel söylerdi Ahmet Kaya,

6 Nisan 2010 Salı

Yanlış nerde!

Yok yok delirmemek elde değil... Nedir bu memleketin durumu? Klasik oldum farkındayım ama aynen böyle! Ne oluyor yaaa!

Ben çalışıyorum 3 kuruş para kazanıyorum. Gökhan aylardır iş bulamıyor. Evlenmek için birşeyler yapmak lazım. Elimiz kolumuz bağlı kalakaldık. 


Ummayasın ki küsmeyesin. Bugün bir iş görüşmesine gitti. Farkında olmadan baya ümitlenmişim. Hatta olacağına inanmışım. Ne için çağırmışlar? Tanımak için? CV' yi alıp güle güle. Boş pozisyonları yokmuş. Ne diye çağırıyorsun öyleyse, şaka mısın?


Adam üniversite mezunu, yabancı dili de var, deneyimi de. Daha ne arıyorsunuz anlamıyorumki!!!


Kime kızmalıyım? Ben bu kadar yıkılmışken o kimbilir nasıldır şimdi? Bugünler geçecek mi? Herşey yoluna girecek mi? Yoksa daha kötü mü olacak?


Allah' ım güç ver. Sabır ver. Duy artık. Yardım et. Ne bileyim birşeyler yap lütfen :(

1 Nisan 2010 Perşembe

Helppp!!!


Bu akşam sizlerden yardım istiyorum. Canlar için, çaresiz olanlar için, sahipsiz hayvanlar için... Gelin barınaklara gidelim. O kadar çok ihtiyaçları var ki, o kadar çok yapacak şey var ki... Yiyecek lazım, ilaç lazım, sevgi lazım... Sokak hayvanlarına yardım için bilinçlenmek lazım. Onları koruyan hepimizin bihaber olduğu kanunlar var. Gönüllülere ihtiyaç var. Hergün başlarına o kadar kötü şeyler geliyor ki, artık maillerimi korkarak açıyorum. Resimlere bakamıyorum bile... Haberleri okuyamıyorum. Tecavüze uğrayıp, iç organları parçalanan hayvanlar, insanlar bizler tarafından dövülerek taşlanarak öldürenler, akla gelmeyecek işkence yöntemleri ile can çekişir halde bırakılanlar. Duyarlı olalım. Yaşam hakkı tüm canlılara ait, sadece insanlara değil. Sevmiyorsak bile onların da yaşam haklarına saygılı olmak zorunda olduğumuzu unutmayalım, unutturmayalım. Elimden ne gelirki demeyin. Kimse sizden para falanda istemeyecek emin olun. Daha detaylı bilgi için 10 dakikanızı ayırırsanız, www.haytap.org , www.dohayko.org inceleyin. Neler yapabileceğinize bakın.