Off off off ne çok şey birikti yazacak, anlatacak.
Uyku ile ilgili sorunumu bilmeyen kalmadı sanırım. Gece uyuyamayıp, uyku hapları yutup sabah uyanamamalardan antidepresanlar, spor, kokular herşeyi denemişliğim vardır. En son melisa otu diye birşey duymuştum. Anneme dedim git bir bak aktara. Malum aynı sorun annemde de var. Aktara gidince bizimki aktar, "melisa otu pek etkili değildir, ben size kedi otu vereyim" demiş. Yalnız çok pis kokuyormuş. O nedenle annemde kapsülünü almış gelmiş. Sayısız faydası varmış. Özellikle depresyona, strese karşı alternatif tıp yöntemi olarak kabul edilmiş. WHO bile kabul etmiş te önerirmiş. 1985 yılından beri Almanya' da eczanelerde satılırmış. Midemde ülser var. Haliyle kapsül ilaçları yutamıyorum. Ancak bunun kapsülü de bitkidenmiş. Bir deneyeyim dedim. Yatmadan 1 saat önce 2 tane alın deniyor. Ben 1 tane alıyorum. Sonra mışıl mışıl bir uyku. Sabah dinç uyanıyorum. Psikolojik mi? Olabilir. Neyse ne umrumda değil. Kediotumla mutluyum. Antidepresanlarımı bıraktım. Sabah erken uyanıyorum. Konsantrasyonum tam. Huzurluyum. İnternette hakkında yazılmış binlerce yazı var. Benzer durumlarda şikayeti olanlar varsa bir baksın derim ben. Neden kediotu denmiş? Beyaz yapraklı bu bitkinin kokusunu kediler pek bir severmiş. Kedileri hareketlendirir, neşelendirirmiş. Bir nevi bizim Prozac gibi bir etki yaparmış. Bu nedenle kediler bu otu bulduklarında topraktan çıkarır, başından da ayrılmazmışlar. Bağımlılık her canlıda var sanırım. Hatta bu bitkinin kokusunu sprey haline getirmişler, petshoplarda satarlarmış. Kedilerin oyuncaklarına sıkarmış insanlar, koltukları tırmalamasında kendi oyuncağıyla oynasın diye.
Yaz geliyor. Sokaklar, mağazalar herşey renklenmeye başladı. Cıvıl cıvıl adeta. Boncuklar, pullar rengarenk t-shirtler, etekler, elbiseler, ayakkabılar. Ama fiyatlar hiçte böyle heyecanlandırıcı değil. Gezdim biraz şöyle etrafı. Bir t-shirt sadece baskı resimleyse 15 lira. Ama ucuna kıyısında az bişi boncuk işlenmişse, birşey eklenmişse 40 lira. Boncukları dizmişler lastikli misinalara 5 tanesi 15 lira. Yuh artık. Malum evleneceğim. Hepsine bakıp bakıp iç çekmektense kollarımı sıvadım. İnternetten arandım durdum biraz. Neyi nasıl yaparız? Ne lazım? Modeller nasıl? T-shirt süslemesi hakkında pek birşey bulamadım. Bilen varsa paylaşsın. Şimdilik aklımdaki fikirler askılı badilerimin kenarlarını boncuklarla bezemek oldu. Bittiğinde resimlerini paylaşırım. Dün akşam bir sürü boncuk aldım. En kısa zamanda da Eminönü' ne gidip etrafı kolaçan edeceğim. Malzemelerimi de not aldım. Birşeyler üretebilmeyi başarırsam söylediğim gibi resimleri paylaşırım.
Haftasonu Asya' mın doğumgünü. Hediyelerini aldım. Çok özledim bızdığımı. Cuma akşamı işten sonra doğru Edirne' ye.
Evliliğe yönelik ilk hazırlığımı harika bir yemek takımı alarak başladım. Siyah, kırmızı, beyaz günlük kullanım için bir yemek takımı. Diğer aksesuarlarla da zenginleştirdim. Kırmızı baharatlıklar, beyaz tuzluklar, siyah, kırmızı, beyaz kahvaltı takımı falan derken gayet ucuza harika bir takımım oldu. Bernardo diye bir mağaza. Alışveriş merkezlerinin içinde yerleri. İnanılmaz bir indirim var. Çok ta zevkli tasarımları var. Tavsiye ederim.
Bu arada bahçedeki kedilerden 2 tanesi doğum yapmış. Bebeklerimizi henüz kucağımıza alma şansımız olmadı. Anne saklıyor. Yaklaşık 4 tane daha doğum bekliyoruz. Sonra hepsi doğru veterinere... Kısırlaştırılacaklar. Dün akşam mamalarını alıp indirdim. Yaklaşık 10-15 kedi var. Hepsinin garip garip huyları var. Karınlarını doyurdum. Coşkun' umuz var bir tane. Bizim bebelerin ağırlıklı babası diye tahmin ettiğimiz. Mamayı yedi, banka kuruldu. Bir sigarası ile viski kadehi eksikti patisinde. Haremini süzer gibi bakıyordu. Çok komik oluyor bu kediler. Yavru isteyen olursa bana ulaşabilir. Biz elimizden geldiği kadar bakacağız. Ama o kadar yavruyu eve alamayız. Şimdilik bahçede yer hazırlıyoruz. Fakat köpekler veya erkek kediler yavruları boğabiliyor veya araba altında ezilebiliyorlar. Hasta olabiliyorlar. Şimdiden ilaçlarını falan tedarik ediyorum ama herzaman yanlarında olamıyorum. Sahiplenmek isteyen olursa lütfen bana ulaşsın.
Bahar sendromu mu nedir bilemiyorum. Hiç çalışasım yok. Aklım fikrim sahilde, korularda, sokaklarda ama ben bir dağın eteğine kurulmuş, şehrin dışında bir organize sanayi sitesinin içinde fabrikaların arasında tellerle örülmüş bir bankanın içindeyim. Cam bile açılmıyor yaeeaa!
Nisan' a az bir süre kaldı. Sınavlar yaklaşıyor ama ben hiçbirşey yapmış değilim henüz. Yine sınav zamanı, yine Gökhan' la aramız açık. Takmayacağım diyorum ama gönül ferman dinlemiyor bu ayrılık çok acıııııııııı.
İşler de bir yandan birikip birikip duruyor. Off Allah' ım offf... Azcık dürtsen beni, bir can versende kalksam yapsam herşeyi.
Kitaplar birikiyor. Okunmak üzere. Kitap bile okuyamıyorum. Şöyle birkaç haftam olsa kafama göre takılsam ne güzel olurdu yaa. Nee istifa mı etsem? :)
Ferda ile hiç konuşamadım son zamanlarda. Canım benim okursun biliyorum. Çok özledim seni. Deli gibi koşturuyorum, kaydadeğer hiçbirşey yok ortada ama zaman nasıl oluyorsa tükeniyor gidiyor. Aklımdasın. Ben gelemiyorum. Sen gelllllllllll ne olurrr...
Kısacası durumlar böyle. Yazacak daha çok şey var ama bir çay keyfi yapayım fabrikalara karşı terasta, öğle güneşi altında :)